Merhaba, ben Cemil Merih. İsmimin takma bir isim olduğunu çoktan anlamışsınızdır. Yine tahmin edeceğiniz burada üzere sosyoloji, tarih konularında okuduğum kitapların özetlerini ve naçizane bu kitaplar hakkında kendi yorumlarımı paylaşacağım.
İlk olarak İngilizlerin Osmanlı devletini yok etme siyaseti üzerine okuduğum bir kitabı paylaşmak istiyorum.
İNGİLİZLERİN OSMANLIYI YOK ETME SİYASETİ
(MUSUL-KERKÜK-MISIR-ARABİSTAN)
Halil Halid
(Teşkilat-ı Mahsusa Üyesi)
Ekim Yayınları
1.Basım: Ocak 2008
A)Yorum-Özet
Kitabı biraz tepkisel buldum. Bilemiyorum; belki de tepkiselliğe, tarafsızlığa ve soğuk kanlı olmaya biraz fazla takmış ve yanlış değerlendiriyor da olabilirim. Ama bu benim (yanlış veya doğru) tarihe bakış açımdan kaynaklanıyor. Tarih, toplumu anlamaya yarayan yahut bu çabada olan bir disiplinse tarihçinin yapması gereken ilk şey soğukkanlı olabilmektir. Geçmişte birileri, senin soyuna, dinine, dedene-ninene kötü bir şeyler yapmış, zulmetmiş olabilir. Fakat tarihçiysen bu durumda dahi sakin kalıp tepkisel bir yaklaşıma sahip olmamalısın, ki yaptığın çıkarsamalar isabetli olabilsin. Böyle bir şey ne kadar mümkün, emin değilim. Hatta bu savunduğumun(soğukkanlı olmak) ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum.
Tekrardan kitaba dönecek olursak; kitabın tüm anlattığı İngilizlerin hep çıkarcı, sömürgeci, içten pazarlıklı oldukları ve fakat bir takım Osmanlı aydın ve devlet adamlarının İngilizlerin bu yönünü görememiş olmalarıdır. Fakat işin bu kısmı ilginç. Biz bu günden ve bu kadar veri içinden, her şey olup bitmişken baktığımızdan olsa gerek İngilizlere Halil Halid’in iddia ettiği kadar safdil yaklaşılması fazla aptalca geliyor bana. Daha doğrusu pek mümkün gelmiyor. Anlayamadım…
B)Alıntılar
1)”Mısır meselesinden dolayı Bâb-ı Âlî’nin Fransızlarla arasının açıldığı zamanlar olan 1801 senesinde İngiltere’de Türkiye için dostluk belirtileri görülmüştü. O zamanın Türk vekilleri, kendilerinden sonrakilerin çoğu gibi, İngiliz amaçlarının esasını anlamaktan uzak kimselerden olmalılar ki Fransızların Mısır’dan çıkarılmalarındaki İngiliz yardımını, İngilizler ile Fransızlar arasındaki rekabete dayandırmışlardı. Bu durum, bizim tarafımızdan ‘menfaat ortaklığı’ çerçevesinde ele alındı. Hâlbuki İngilizler ‘kendi çıkarları’ olarak ele alıyorlardı.”(27)
2)”Muhafazakârların Mısır’a egemen olma hırsı, egemenlik hakkı iddia etmesi muhtemel olan Türk Milleti’ne karşı yürüttükleri şiddetli düşmanlığın kaynağını oluşturuyordu. Bunlar gitgide bütün Mısır topraklarını İngiliz İmparatorluğu’nun parçası saymak istediler. Liberaller ise, Mısır’ın milli bağımsızlığına ve tahliye edilmesine taraftar görünüyorlardı. Hatta Gladstone’un Mısır’ı tahliye etme yolundaki resmi sözünü ve vaadini, Mısır milliyetçileri nice seneler ciddiye almışlar ve İngiliz isteklerine karşı delil olarak ileri sürmüşlerdi.(dipnot 46: ‘Gladstone, 1880 öncesi parti başkanı olmadığı sıralarda, imparatorluk sevdasının ulusların haklarına zarar verdiğini savunuyordu..’) Oysa İskenderiye’yi topa tutturan(dipnot 47: ‘11 Temmuz 1882) ve Mısır’ı işgal ettiren İngiliz Hükümeti, muhafazakârların değil, Liberal Partinin elindeydi. Ve o hükümetin başbakanı da bizzat Gladstone’un kendisiydi.(Durumu anlatan uzunca bir dipnot var burada.)”(39) (Burada geçen “Muhafazakâr” ve “Liberal” sözcükleri dönemin İngiltere’sindeki siyasi tarafları işaret etmektedir.)
3)”İngiltere’nin Mısır’a iyice yerleşmesinden sonra, Boğazlara yönelik Rus tehdidinin İngiltere’nin çıkarları açısından önemi pek kalmamıştı. İngiltere aynı zamanda Babu’l-Mendeb yönünde olduğu gibi Süveyş tarafından da Kızıldeniz’i kontrolüne almıştı. Basra Körfezinin denetimini tamamlayıp Güney İran’da bir nüfuz bölgesi elde etmiş, Arap Yarımadası’nın Ortaçağ zihniyetli bazı küçük aşiret reislerini birtakım boş vaatlerle avlamıştı. Diğer taraftan Rumeli topraklarında bazı Balkan milletlerinin kendi denetimleri altında hareket edeceklerine kanaat getirdikten ve Doğu Anadolu’da himayesi altında bir Ermenistan teşkilinin iyice kesinleştiğine inandıktan sonra Boğazlar ile İstanbul’un, Çarlık Rusyası’nın saldırılarına maruz kalıp kalmaması meselesi, İngiliz politikacıları için önemli bir konu olmaktan çıkmıştı. Bütün bunlara rağmen, gelmiş geçmiş birçok Osmanlı devlet adamı, boğazlar ve İstanbul’a yönelik Rus tehlikesine karşı İngiltere’nin engel olacağı ümidini beslemekten geri durmadılar maalesef.”(42)
4)”İttihat ve Terakki Hükümeti’ni, ‘Masonların elinde kalmış’ ve yöneticileri ‘İmansız adamlardan oluşmuş’ gibi göstermeyi başarmış olan bu emperyalizmin, Büyük Savaş’a girerken birçok şark ülkesinde olduğu gibi, Hindistan’da da ne kadar büyük propagandalar yapmış olduğunu bu münasebetle bir kez daha hatırlayalım.”(80)
5)”Türk ve İngiliz ilişkilerinin akışında daima göze çarpan bir durum vardır: İngilizlerin Türk işleriyle meşgul olan resmi görevlilerinde geniş bir vukufiyetin bulunması; buna karşın bizim taraftan görevlendirilenlerde ise çok kere ‘idare-i maslahat’ yüzeyselliklerinin olmasıdır. Bu yüzeyselliğin varlığından dolayı idi ki, geçmişte bazen avutma siyaseti takip edildi. Bazen de İngiliz eğilimleri karşılığında hırçınlık ve kaygısızlık tavırları gösterildi. Hâlbuki o konudaki siyasetimiz ‘göz yumma veya kendi kendini aldatma’ değil, aksine makul, temkinli, ihtiyatlı suretlerde zararın uzaklaştırılması prensibine dayanmak olmalıydı.”(107)
C)Sorular
1)89.sayfada geçen ‘Türkler Süveyş Kanalı’nı geçerlerse tüfeği ele alıp da onları geriye atmaya gidecek ilk Mısırlı ben olurum” diyen ve karısı da Türk olan eski (Mısır?) başbakan kim?
Bir yanıt yazın